Uzun Lafın Kısası

10-15 yaşları arasında çocukların kaldığı dini bir yurtta, bir gün hocanın ayakkabıları ortadan kaybolur ve hoca hırsızı bulmak için sıradışı bir teknik uygular. Bu, yurda yeni başlayan Ahmet’i korkuturken, yurdun en tecrübelisi Hakan’a hayatının dersini verecektir.

Guernica, çiftçilikle geçinen insanlardan oluşan bir İspanyol kasabasıdır. İspanya iç savaşı döneminde, yönetimde olan diktatör Franco, Nazi kuvvetlerinin savaş uçaklarını Guernica kasabası üzerinde test etmesi için izin vermiş, böylece bölgede üstünlük kuracağını düşünmüş hem de Almanlara bir jest yapmıştı. Bombardıman sonrası kasabada büyük bir katliam yaşanmış, o güne kadar görülmemiş şiddette olan bombalamalar Guernica'yı yerle bir etmişti. Bu sırada Fransa’da bulunan Picasso kendi memleketinde olan bu şiddete kayıtsız kalmamış ve dünyanın en önemli savaş karşıtı tablosu olan Guernica isimli dev resmi yapmıştır. Savaşın yıkıcılığını ve geride bıraktıklarını gösteren bu tablo hepimizi temsil eder. İnsan yeşiller içinde huzurla doluyken diğer an kendini siyah beyaz bir savaşın, yok olmuşluğun içinde bulabilir.

Bir kadın arabasıyla, aniden yola fırlayan bir köpeğe çarpar. Can çekişen köpeği geride bırakmaya karar verir. Ancak oğlu, köpeğin acılarına son vermeden, hiçbir yere gitmemekte kararlıdır.

Kendisine emanet edilen kamyonla şehirler arası uzun bir yola koyulan Besim, motor arızası sebebiyle Anadolu’nun bağrında, ıssız bir yolda kalakalır. Besim’in yanmasından korktuğu kamyona tamirci bulma arayışı, olay yerine ardı ardına gelen çocuklar, başıboş bir koyun sürüsü, mobiletli bir köylü, arabalı başka köylüler, traktörlü daha başka köylüler, kadınlar ve jandarmalar ile iş iyice karmaşık bir hal alır.

Kenan, Anadolu’nun bir köyünde yaşayan hayal gücü yüksek bir çocuktur. Babasıyla beraber köy meydanındaki camiden bir hayli uzak, ezan sesinin duyulmadığı bir yerde oturmaktadır. Bir gün yaşadığı evin odunluğunda, eski eşyalar arasında bir walkman bulur. Walkmanin içinden çıkan kasette ne olduğunu merak eder ve walkmani çalıştırmak için pil arayışına çıkar.

S., hayal gücü yüksek, 8 yaşında bir kız çocuğudur. Doğayı ve hayvanları seven S., hastanede büyük annesi ve babasının köyündeki mutlu tatilleri düşünürken ortaya çıkan karanlık ve ürkütücü hatıralar yavaş yavaş anlamlanmaya başlar.

Toprak, kendi cesedini gömen bir askere, evinden bir avuç toprak götüren genç bir adamın yolculuğunu konu alır. Anlatıyla bütünleşen görsel biçimiyle yolculuğun her evresi eş zamanlı izlenebilir. Genç adamın geçtiği her yerde toprağın kokusu aynıdır.